Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HARUKİ MURAKAMİ - TUHAF KÜTÜPHANE

Resim
Doğan Kitap'ın gereksiz yere pahalı bastığı Murakami kitaplarından biri daha... öncesinde  Uyku kitabını yorumlamıştım yine aynı cümlelerle... tüm Murakami kitaplarını okuduğum ve sahip olmak istediğim için alıyorum ama bir yandan da kullanılıyormuşum duygusundan kurtulamıyorum... evet çok şık bir tasarım kitaplıkta da güzel duruyor ama amaç okumaksa mantıksız bir durum... eğer becerebilirsem bu tip pahalı baskıları bir daha almayı düşünmüyorum... Bu kısa öyküde; hayatımızda belirleyici etkisi olan korkularımızı, sevdiklerimizi ve yine yalnızlığı anlatıyor... bir yandan da ürpertici ve kasvetli bir öykü ama i llüstrasyonlar güzel... benim gibi tüm külliyatı biriktirme gibi bir kaygınız yoksa tek bir öykü için böyle pahalı bir kitabı almaya gerek yok... Yazar:   Haruki Murakami   Çevirmen :  Ali Volkan Erdemir Sayfa Sayısı  : 72 Basım Yılı  : 2016 Yayınevi :  Doğan Kitap İllüstrasyonlar:  Kat Menschik Haruki Murakami'den büyükler için yazılmış, masal

MARY DORIA RUSSELL - TANRININ ÇOCUKLARI

Resim
1998 yılında yazılan ve dilimize yeni çevrilen bu roman, ocak ayında okuduğum Serçe romanının devam kitabı... ilk kitapta olduğu gibi bunda da bilim kurgu konusuna itirazım devam ediyor ayrıca Rakhat'ta yaşayan iki akıllı tür ve insanların antropolojik ve sosyo-kültürel durumlarını açıklamaya odaklandığı için diğerinden daha ağır işliyor, tanrı ve din konusu bana fenalık geçirtecek kadar fazla (ilk kitapta bundan şüphelenmiştim ama ikinci kitapta beni gafil avladı) ve ilk kitaptaki çeviriyi daha çok sevmiştim... velhasıl klasik bir devam romanı olarak birinci kadar iyi değildi... Konuya gelirsek Rakhat'ta yaşayan akıllı iki türün her ikisi de kürklü, kuyruklu, çift gözbebekli ama Jan'atalar etobur, ataerkil, şehirli ve yönetime hakim iken Runalar otobur, kadınları ön planda olan, köylü ve yönetilen şeklinde yaşıyorlar... insanlar işin içine karışınca da her şey allak bullak oluyor ve türlerden birinin soyu tükenme noktasına kadar geliyor... sürekli de insanların

ANTONIO SKARMETA - GÖKKUŞAĞI GÜNLERİ

Resim
CNR kitap fuarında Kırmızı Kedi standındaki görevli ile Gonçalo M. Tavares üzerine sohbet ederken bana bu kitabı önerdi... daha önce ne kitabı ne de yazarı duymuştum ama hem görevlinin açıklaması hem de arka kapağı okuyunca almasam olmazdı ve iyi ki almışım... muhteşem bir roman, muhteşem bir zamanlama... Kitap 1988 yılında General Pinochet'in yaptığı referandumu anlatıyor ve acı olan şu ki bu kez de bizim başımıza geliyor (üstelik de 2017'de)... 'Hayır'' sesleri geliyor tüm ülkeden, 'Hayır' 'Hayır, hayır.' Orada duyulan şarkı 'Hayır, hayır.' Burada duyulan yine 'Hayır, hayır.' Kadınlar söylüyor: 'Hayır, hayır.' Ve gençlik 'Hayır, hayır.' 'Hayır' özgürlük demek. Haydi hep birlikte 'Hayır' için. Yaşam için: 'Hayır.' Açlığa, 'Hayır.' Sürgüne, 'Hayır.' Şiddete , 'Hayır.' İntihara, 'Hayır.' Hepimiz dans edelim: 'Hayır.'

FAKİR BAYKURT - Yarım Ekmek

Resim
Yine daha önce okumadığım için utandığım bir büyük yazar Fakir Baykurt (1929-1999)... bu roman yaklaşık on yıldır kitaplığımda bekliyor neden bu kadar beklettim bilmiyorum ama zamanlamam kendiliğinden mükemmel oldu çünkü kitap toplumun bugün geldiği noktaya çok uydu... Konunun detayına fazla girmeyeceğim aşağıda anlatılıyor zaten... tek başına Almanya’da (yazarında 1977’den ölümüne kadar yaşadığı Duisburg’da) 3 çocuğunu büyüten cesur kadın Kezik’in ölmüş kocasının kemiklerini getirmek için atıldığı macera içinde, Ülkemiz ile Almanya’nın bir karşılaştırması yapılıyor, toplumsal farklılıklar irdeleniyor... üstelik 1980 ihtilalinin olduğu zor günlerde geçiyor... Ben romanı çok beğendim özellikle öztürkçe kullanımı çok hoşuma gitti, herkese öneririm... Yazar:  Fakir Baykurt Sayfa Sayısı : 370 Basım Yılı : 2007 (1998 İlk Baskı) Yayınevi : Literatür Bu dünyada, evlenip de Kezik Acar kadar mutlu olan kaç kişi vardır acaba? Daha dalında gonca iken, kendine eş seçer on

TIMOTHEE DE FOMBELLE - Esrarengiz Bavullar

Resim
Hani bir kitap okudum hayatım değişti denir ya ben de bir gün yanlışlıkla bir çocuk kitabı aldım ve Timothée de Fombelle’yi, yani muhteşem bir yazarı keşfettim... Bu da bir çocuk kitabı (12+), ilk okuduğum Vango serisinde yayınevinin kitabın yaş grubunu belirtmemesini eleştirmiştim bu sefer arka kapağa ilkgençlik ibaresi koymuşlar ve bu kez bilerek aldım, ayrıca ilkgençlik lafı da çok hoşuma gitti... De Fombelle hakikaten çok başarılı bir yazar hem muhteşem bir hikaye kurguluyor, tarihi olaylarla harmanlıyor hem de romanı elinizden bırakamadan okutuyor, gerçekten mükemmel... Hikaye; Periler Diyarının kahramanlarının bizim dünyamızda geçirdikleri bambaşka bir hayatı, geri dönmeye çabalamalarını anlatıyor... Prens İlian tam ikinci dünya savaşı sıralarında bizim dünyamıza geldiği için savaştan da bahsediyor ama Vango serisindeki gibi ana konu o değil... arada Prens İlian’ın dünyaya sürgüne gönderilmeden önceki hayatını da anlatıyor... her iki yaşamda birbirinden heyecanlı sürü