AYFER TUNÇ - DÜNYA AĞRISI

Hemen ilk cümlede yazayım muhteşem bir roman bu, alın ve gecikmeden okuyun çok memnun kalacaksınız...

Ayfer Tunç’un ilk kitabı ‘’Saklı’’yı okumuştum yıllar yıllar önce şimdi sonuncusunu okumak biraz değişik hissettirdi ama fazlasıyla değdi hatta daha önce elime alıp baktığım ama satın almadığım diğer romanlarını niye okumamışım diye de epeyce utandım... neyse geç değil henüz, diğerlerinden de okuyacağım...

Gelelim romana; birkaç kitapta rastladığım şöyle bir cümle vardı ‘’Dünya başka bir paralel evrenin cehennemidir’’ bu lafa inanmaya başladım, durup düşündüğünüzde ciddi ciddi olabilir diyorsunuz... birde bu cehennemi kendi içinde yaşayan insanlar var hayata tutunamayan veya bunu istemeyen insanlar... oysa ki genetik kod hayatı ne olursa olsun sürdürmeye programlı... bazı ruhlar bunu başaramıyor, hayat onlara çok anlamsız geliyor... birde toplumsal cinnetler var tabii, yazar tüm roman boyunca bunu da yüzünüze çarpıyor, ben o yüzden başka bir evrenin cehennemidir lafını hatırladım...

Hikaye, hayatı bir türlü anlamlandıramayan iki kişinin -Mürşit ve Madenci- üzerinden gidiyor ama toplumsal olaylar da sizi irkiltiyor ve unutmanın şans mı ceza mı olduğuna karar veremiyorsunuz... 
  
Son olarak konu karamsar görünmesine karşın hiç sıkılmıyorsunuz çok akıcı bir anlatımı duru bir dili var... mutlaka okuyun ve ‘’insan bir uçurumdur’’ lafını durup durup düşünün...

Okuduğum kitaplarda sevdiğim paragrafları bazen buraya yazıyorum bu romanda o kadar çok bölümü sevdim ki yazmaya kalksam neredeyse tüm romanı buraya geçirmem gerekir, epeyce uğraşarak birkaç tanesini seçtim umarım beğenirsiniz...

Gidecekler. Kız evlatlar gider, özgür değildirler, asla olmazlar ama yine de giderler, bir kafesten başka bir kafese. Erkek evlatlar kalır, evlerin özgür demirbaşlarıdır onlar.
Babasına, gitmek isteyen asıl benim diyemedi; başka bir kafese değil ama bu kafesten sonsuzluğa gitmek istiyorum.
Gidemedi sonsuzluk içinde kaldı.(sf:19)

‘’Yaşamanın bir sebebi yok,’’ dedi Mürşit. ‘’Sebebi biz uyduruyoruz. Yaşamak bu demek, hayat denen bu şeyi sürdürebilmek için sebep yaratmak.’’
‘’Yani aslında bir anlamı yok diyorsun.’’
‘’Aslında hayat diye bir şey yok diyorum. Bizim hayat dediğimiz bir şey var.’’(sf:105)

‘’Belki de pes etmiştir,’’ dedi Mürşit. ‘’Hayat dediğin dünya üzerinde bir arayış. İnsan ne aradığını da bilmiyor işin kötüsü.. bulsan da bir bulmasan da. Belki pes etmen en iyisidir.’’ (sf:181)

Pek çok şeyden acı duyuyor.
Oysa acı duymamak için hayatını bu hale getirmişti. Cumhur’u ve günahını bu yüzden hafızasının dehlizlerine gömmüştü.
Hayatın bir anlamı yoktur ama yaşamak hayata bir anlam verme uğraşıdır. Anlamın tasarlandığı kadar anlamlı olması da şart değildir diye düşünüyor şimdi. son nefesinde söyleyecek bir sözün olsun yeter. İyi bir hayatım oldu de veya şu kahpe dünya da bunca yıl yaşadım bir iyi gün görmedim. (sf:248)

Yazar:  Ayfer Tunç     
Sayfa Sayısı : 336
Basım Yılı : 2014
Yayınevi : Can

"Hayat, kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir."
Türkçe edebiyatın sözünü sakınmayan kalemi Ayfer Tunç, yazarlık hayatının 25. yılında sarsıcı bir romanla karşımızda.
Hayatı "yolcu" olarak yaşamak isterken baba mirası otelin işletmecisi, ailesinin "reisi" olmak zorunda kalan Mürşit, her geçen gün tamahkârlaşan bir şehirde, gerçek dostluğu İstanbul'da bıraktığı hayaletlerden kaçarak Mürşit'in oteline sığınan Madenci'de buluyor. İki arkadaşın dünya algısı, okuyucuya Türkiye tarihindeki utanç sayfalarının bir özetini sunuyor.
Arka planı toplumsal facialar, kitlesel cinnet hikâyeleriyle örülen Dünya Ağrısı'nda, geçmişle hesaplaşma cesaretini gösteren insanları yaşadıkları toplumdan ayıran sınır imleniyor.
Dünya Ağrısı kelimelerle sıkılmış bir yumruk. 

Böyle bir şehirde sır saklamanın imkânsız olduğunun farkında değil. Öğrenecek elbet, bir gün şehir dediği şeyin birbirini gözleyen sayısız gözden ibaret olduğunu o da anlayacak. Ama buna çoktan alışmış olacak ya da daha fenası başkalarını gözleyen sayısız gözden biri haline gelecek. Babamın oğlu o olmalıydı diye düşünüyor, ben, oğlum gibi bir oğul olsaydım babam mutlu ölürdü; oğlum babamın istediği gibi bir oğul olduğu için ben mutsuz öleceğim.

Yorumlar

  1. Yazarla ilk tanışmam bu kitapla oldu kesinlikle son olmayacak.Bir Deliler Evi'nin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi adlı kitabı okuma listeme aldım.En kısa zamanda okuyacağım.Yazarların ilk kitaplarını okumayı severim.Saklı'yı da okumalıyım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle Saklı bir öykü kitabı onu belirteyim (ben çok az öykü okuyabildiğim için benim için önemli oluyor o yüzden yazıyorum). Ben de ''Yeşil Peri Gecesi''ni aldım onu okuyacağım... gerçi bu kitapta ''Kapak Kızı''romanının devamıymış ama sanırım tek başına da okunabilir...sonuçta fevkalade bir yazar keşke hiç ara vermeden okusaymışım...

      Sil
  2. Bu eseri okumadım ama sana "Kapak Kızı" ve devamı olan "Yeşil Peri Gecesi"ni şiddetle öneririm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şunu sorayım o zaman ben devam kitabı olduğunu bilmeden Yeşil Peri Gecesini aldım. Bunu tek başına okursam eksik kalır mı? yoksa illa Kapak Kızından mı başlayayım? yanıtlarsan sevinirim...

      Sil
  3. Ben de bilemeden "Yeşil Peri Gecesi"ni almıştım ve okumuştum. O kitabı bitirinceye kadar da bu kitabın bir devam kitabı olduğunu anlayamadım. Okuyabilirsin canım. Pekala oku. Daha sonra Kapak Kızı nı okuduğumda pek yadırgamadım.

    YanıtlaSil
  4. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Tarihi diyorum sadece

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim yazarla garip bir ilişkim var:) aslında seviyorum ama bir türlü tüm kitaplarını okuma noktasına (isteğine) gelemedim. Bahsettiğiniz kitabı biliyorum elime alıp epeyce karıştırmışlığım var ama şu an kitaplığımda Yeşil Peri Gecesi bekliyor önce onu okumam lazım:) Sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

TOSHIKAZU KAWAGUCHI - Kahve soğumadan önce